Eser Sıra Numarası:240213eser10
SAHTE İHTİYAÇLAR VE
TEKNOLOJİ
Osho, “Sahte
ihtiyaçlarla yaşıyoruz. Hiç giderilememelerinin sebebi budur.” Der.
İhtiyaçlarımız, onları ne kadar karşılarsak karşılayalım, moda ve çeşitli
tutkularla sürekli kendilerini yenilerler. Teknolojinin tüm ihtiyaçlarımızı
karşılayabildiği bir dünyada yaşadığımı düşünüyorum, fakat bazı ihtiyaçlar yeni
ihtiyaçlara gebe. Bazılarıysa kısa ömürlü. Bazıları ise sahte… Çünkü teknoloji,
ihtiyaçlarımızı azaltmak için değil tersine artırmak için çalışmaktadır ve
başarılı olmaktadır. Evet, teknoloji hayatı kolaylaştırır, pek çok şeye –ki
bence en önemlisi bilgidir- ulaşım kolaylığı sağlar. Ama
bir konuyu her yönüyle değerlendirmek gerekir. Ancak o zaman geniş bir bakış
açısına varabiliriz.
Eğer teknolojinin tüm ihtiyaçlarımı karşılayabildiği bir
dünyada yaşıyor olsaydım yapacağım şey ondan kaçmak olurdu. Çünkü ne kadar iyi
niyetle olursa olsun, ne kadar yararlı olursa olsun bir şey gereğinden fazla
hayatımızda yer ediniyorsa durup düşünmemiz gerekir. Gereğinden fazla olup da
yararlı olan hiçbir şey görmedim. Hele hele söz konusu şey teknolojiyse “aman!”
diyelim. Bu halde bile yeterince zararını gördük, o halde kim bilir neler
olurdu. Gerçi tamamen teknolojiye bağlamamak gerekir ama pek çok sorunun
öncülüğünü teknoloji yapmaktadır. Örneğin toplumdaki asosyalleşme, kaçınılmaz
olarak hırsızlık, çocukların yanlış yönlendirilmesi vb. pek çok sorun. Üstelik
sadece toplumun geneline değil, daha küçük yapıtaşları olan aile ve bireye de
etki etmektedir teknoloji. Bugün kaç kişi bilgisayar ya da televizyon olmadan
bir gün geçirebiliyor? Ya da kaç ailenin evinde sohbetler var eskisi gibi?
Elbette teknolojinin iyi yüzünü görmezlikten gelecek
değilim. Yazımın başında teknolojinin pek çok şeye ulaşım kolaylığı sağladığını
söyledim. Devamında da ondan kaçacağımı belirttim. Ama nereye kadar kaçılabilir
ki hayatı kaplayan bir şeyden? Ne kadar kaçarsak kaçalım, o bizi bir yerde
mutlaka yakalar. Teknolojiden tamamen kaçmak yerine bir noktada onunla
uzlaşmayı denemek akıllıca bir seçim olurdu. Örneğin teknoloji, bilgiye
inanılmaz bir ulaşım kolaylığı sağlıyor. Bundan yararlanmak gerekir. Aksine
yararlanmamak oldukça tuhaf olurdu herhalde. Bir şeyden yararlanabilecekken
ondan neden kaçalım ki? Bu, bir elma çürük diye sepetteki tüm elmaları atmaya
benzer.
Benim kaçacağım şey fazla teknolojidir. Sepetteki çürük
elmadır, sağlıklı elmalar değil. Çünkü başlangıçta ihtiyaçlarımız ekseninde
kurulmuş teknoloji dünyası için şimdi merkezi rekabet kapmış durumda.
Markalaşma, her şeyde olduğu gibi teknolojide de kendini gösterdi. Markalar
arası çatışmadan doğan diyalektik gelişimi saymazsak kim bunun yararlı olduğunu
söyleyebilir? Hatta bu gelişim yarar kadar zarar da getirmiştir. Çünkü
birbirlerinin açıklarını yakalayanlar ortaya pek çok gereksiz ürün çıkarırlar.
Ancak değinmek istediğim bir nokta var. Teknoloji tüm
ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek durumda olsaydı markalaşma ve rekabet de
dururdu. Çünkü markalaşma ve rekabet, silah olarak ihtiyaçlarımızı kullanır ve
teknoloji tüm ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek durumda olsaydı bu iki kavram
için, markalaşma ve rekabet için bir çıkış yolu kalmazdı.
Yine de teknolojinin bu denli gelişmesinin iyi
olmayacağını söylüyorum. Çünkü bu sefer insanı insan değil, teknoloji
sömürürdü. Hiç giderilemeyecek “sahte ihtiyaçlar” çıkarırdı ortaya..